Cuma akşamı iki arkadaşımla birlikte bu muhteşem yapıtı izleme fırsatı buldum. Film 3.5 saat sürmesine rağmen, hiç birimizde en ufak bir sıkılma veya yorulma görülmedi. Çoğu zaman nefesimizi tutup, olacakları dört gözle bekledik. Karakterlere kendimizi o kadar çok kaptırdık ki, ister istemez bazılarında kendimizi bulduk. Hatta eve gidene kadar tartışmalar bile oldu. Kim haklıydı, kim haksız...
Senaryonun, oyunculukların veya çekimlerin kalitesine değinmeyeceğim. Bunu uzman eleştirmenlerimiz daha iyi becerdiklerden onlara bırakıyorum. İnternette epey kaliteli yorum ve eleştiriler bulabilirsiniz.
Filmin en önemli öğesini diyaloglar oluşturuyor. Benim de odaklandığım kısım, günlük hayatta bir çok kez karşılaştığımız bu doğal ve başka filmlerde zor görebileceğimiz diyaloglardaki güzel ayrıntılar. Bunları film bitince daha iyi farkediyorsunuz. İşte bende yazma isteği uyandıran, özellikle iletişime dair o güzel ve gülümseten ayrıntılar(eminim çok daha fazlası vardı).
- Klasik filmlerdeki diyaloglarda genelde karakterlerden biri konuştuğunda veya bir soru sorduğunda hemen diğerine sıra gelir gibi cevap verir veya ekleme yapar. Halbuki gerçek hayatta çoğu zaman söyleneni net olarak duymayız veya anlayamayız. Bu filmdeki en güzel ayrıntılardan biri buydu. Filmdeki konuşmalarda bol bol "hı?" kelimesini duyuyoruz ve karşıdaki insan tekrarlamak zorunda kalıyor.
- İster çalıştığımız yerde, ister arkadaşlar veya aile içerisinde olsun, bir sohbet olduğu zaman maalesef söz kesmeler çok olur. Birinin söylediği bir şey önemli olsa da arada kaynar gider. Film, diğerlerinden farklı olarak bu ayrıntıyı da yakalamış. Herkes sırası gelince konuşmuyor.
- Günümüzün en önemli iletişim problemlerinden birininde bu filmde yer edindiğini görüyoruz. Kendini ifade edememe, bir birini anlayamama. Herkesin kendi çerçevesinden olaya bakması, bu durumda da haklı olmaları.
- Üç veya daha fazla kişinin bulunduğu içki masalarında, ister istemez birkaç kişi arasında tatsız muhabbetler olabiliyor. Çevrelerinde, acaba kavga çıkar mı diye endişe eden insanlar bile olabiliyor. Bu masalarda her zaman arabuluculuk görevini üstlenen cool bir abi mutlaka yer alır. Normalde öyle olmasa bile o an kendini buna mecbur hisseder. Tıpkı gerçek hayatımızdaki gibi.
- Başkalarının yaptığı çabaları, işleri boş olarak gören insanlar her zaman vardır. Genelde bunlar kendileri için hiç bir çaba göstermez, sadece eleştirirler. Filmin en önemli karakterlerinden biri önemli bir diyalog sahnesinde bu özelliğinden dolayı sert eleştiri alıyor. Gerçek hayatımızda da bu insanlar hep mevcuttur. Özellikle evden işe, işten eve gelenler. Hatta hiç çalışmayıp asalak olarak yaşayanlar.
- Başkalarını iyi tanımadan önyargılara sahip olma. Özellikle, Aydın Beyin din adamını ve öğretmeni tam tanımadan onlara önyargılı yaklaşması film boyunca sık sık karşımıza çıkıyor. Günümüzdeki durumdan hiç farklı değil. İnsanları tanımadan yargılamayı o kadar çok seviyoruz ki.
- Çok bilmişlik, ukalalık. Bu da günümüzdeki durumu en güzel şekilde yansıtan ayrıntılardan biri. Bilmediği konularda bile uzman gibi davranan, her yerde konuşma ihtiyacı ihtiyacı duyan o kadar çok insanımız var ki. Özellikle internet gibi serbest bir ortam yayıldıktan sonra. Örnek mi? Siyaset, futbol, din...
- Ne istediğini bilmeyen kadınlarımız. Belki buna başta bayan okuyucular olmaz üzere karşı çıkanlar olacaktır. Ya da Nihal'i farklı yorumlayanlar. Ama bana, günümüz kadınlarındaki ne istediğini bilememe, istedikleri her şey sunulsa bile bir türlü mutlu olamama sıkıntısına güzel bir örnek gibi geldi.
Bir Zamanlar Anadoluyu sevdiyseniz bunu daha çok seveceksiniz.
Nuri Bilge Ceylan'a bu muhteşem filmi yaparak, Cannes Film Festivalinde bize 32 yıldan sonra Altın Palmiye ödülünü getirdiği için sonsuz teşekkürler.
© 2014 masumrobot.com
Bu hafta izlicem ben de, cok merak ediyorum.. kalemine saglik
YanıtlaSilkalemine şağlık :)
YanıtlaSil